22.10.2025

CAN ÇEKİŞMENİN ŞİDDETİ


CAN ÇEKİŞMENİN ŞİDDETİ

Âdemoğuluna can çekmenin acısından başka şiddet ve elem olmasaydı bile, eğer akıllı bir kişi ise, onun korkusundan, düya lezzetinden hiç bir lezzet duymamış olması gerekirdi. Çünkü o

— Oda kapısından içeri bir hırsız girse, bir topuzla bana vursa! diye düşünse, korkudan uyuyamaz ve uykunun tadını alamaz. Belki hiç bir hırsız gelmeyebilir. Ama Melekil-Mevt’in (ölüm meleğinin) gelmesi ve canını alması mümkün ve mukadderdir. Takdir-i İlâhi’dir. Bu ise bir haydudun gelip baskın yapmasından, başını topuzlamasından daha korkunçtur. Böylece:

— Ben ölümden korkmam! demek gafillikten başka bir şey değildir. Can çekişmenin acı ve zahmetleri için bütün din büyükleri söz birliği etmişler ve:

— Can verme, bir kimseyi kılıçla yaralamaktan yahut testere ile ikiye biçmekten daha çetin, daha zordur! demişlerdir.  Sen bil ki, yaranın acısı şundan olur ki, bir uzvumuz ne zarnan yaralansa, ruhumuz ondan haber alır. Ve açık bir gerçektir ki, kılıç yarası.ruha büyük bir ıstırap verir. Bundan ötürüdür ki, ateşin acısı bütün vücut parçalarına geçer, dağılır. Can çekişme öyle bir acıdır ki, yalnız ruhta belirir ve ruhun bütün varlğı o acıya boğulur. Can veren kişinin susması, ses çıkaramaması, güçsüzlüğündendir. Öyle ki, can vermenin güçlüğünden ötürü dil tutulur. Akıl şaşkına döner. Bunu da ancak bunu tadan, bu hâli yakînen görmüş olan, ya da nübüvvet nuru ile bu hali görmezden önce bilmiş olan bilir. Nitekim İsâ aleyhisselâm şöyle demiştir:

— Yâ havâriyyûn! Dua edin, tâ ki, HakTeâlâ benim canımı almayı kolaylaştırsın! Ben ölümden o kadar korkuyorum ki, ölümün verdiği bu korkudan öleceğim. Resûl (S.A.V.) de ölüm dakikalarında şöyle derdi:

— Ey Allah’ım! Sen Muhammed’e can vermeyi kolaylaştır. Hazret-i Ayşe Hatun (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:

— Bir kişinin can vermesinin kolaylığı olsa ben, o kolaylıktan ümitlenmem. Çünkü, Resûlullah’ın can vermesinin güçlüğünü gördüm ve ölüm vaktinde Resûlullah şöyle derdi:

— Ey Allah’ım! Bu ruhu kemiklerimin arasından ve sinirlerimin içinden çıkar! Sen bu zahmeti bana kolaylaştır. Resûlullah Efendimiz ölümün vasfını anlatır, şöyle buyururdu:

— Ölüm acısını çekmek üç yüz kılıç vuruşu gibidir. Yine Resûl (S.A.V.) şöyle buyurdu:

— Can vermenin en kolayı yün yumağı içinden dikenli bir dalı çekmek gibidir ki, kolaylıkla ayrılması mümkün değildir Hazret-i Ömer’e (Allah ondan razı olsun) Kâ’bül-Ahbar sordu:

— Can çekşimenin hâli nicedir? O da ona şu cevabı verpli:

— Bir dikenli ağacı bir kimsenin göğsüne soksalar ve her diken bir damara girse, güçlü bir kişi de o dikeni dışarı çekse ne acı duyulursa, işte ölürken can çekmek de o acılara benzer. Can çekişmede, bu anlattığımız şeylerden başka üç büyük belâ vardır. Birinci Belâ: Melekül-Mevt (Ölüm Meleği) olan Azrail’in yüzünü görmektir ki, bir haberde şöyle gelmiştir: “İbrahim aleyhisselâm can alıcı meleğe:

— Seni, günahı olanların canını aldığın şekilde görmek isterim! dedi. ' Ölüm Meleği: — Buna güç getiremezsin! dedi. İbrahim aleyhisselâm da:

— Öyle görrhünmeni istiyorum! diye ısrar etti. Ölüm Meleği de kendisini ona o surette gösterdi. İbrahim, o zaman karşısında bir kişi gördü ki, kapkara ve çirkin bir yüzü vardı. Pis bir koku yayıyordu. Kılları diken diken kabarmıştı. Kara giysiler giyinmişti. Ağzından dumanlar ve ateşler fışkırıyordu. İbrahim aleyhisselâm hemen düştü, bayıldı. Aklı başına gelince Ölüm Meleğini yine kendi biçiminde gördü ve:

— Ey Melekil-Mevt, dedi. Eğer âsî bir kişi seni ölmezden önce bu sûrette görse ona bu korku yeterlidir.” Ama Allahü Teâlâ’nm buyruğuna itaat edenler, bu korkudan kurtulmuşlardır. O Meleği gayet güzel bir görünüş içinde görürler. Öyle ki, âhirette, onun yüzüne bakmakla duydukları rahatlıktan başka hiç bir rahatlık bulmasalar, bu da onlara yeterli olur. Veheb bin Münebbih şöyle anlatıyor: “Bir gün bir Pâdişâh ata binmek istedi. Kaftan giymek istedi. Bir çok kaftan getirdiler. Hiç birisini beğenmedi, en sonunda çok güzel bir tane kaftan getirdiler. Onu giydi. Sonra:

— Bir at getirin! dedi. Birçok at getirdiler. Onların da hiç birisini beğenmedi. En sonra gayet güzel bir ata bindi. Süslü askerlerle şehirden çıktı. Kibrinden kimseye bakmıyor, kimseyi görmüyordu. Melekil-Mevt çirkin yüzlü bir fakir şeklinde gelerek mağrur padişaha selâm verdi. O ise cevpa vermedi. Melek onun atının dizginlerini tuttu. Padişah:

— Elini çek! Ne yaptığını bilmiyor musun? dedi. Melekül-Mevt:

— Senden bir dileğim vardır! dedi. Padişah:

— Sabret. Hele bir attan ineyim! dedi. Fakır gorunuşlu kışı:

— Olmaz! Şu anda bunu konuşmak istiyorum! dedi. Padişah da:

 — Haydi söyle! deyince Ölüm Meleği ağzını Padişahın kulağına yaklaştırıp:

— Ben Ölüm Meleğiyim! Bu anda canını almaya geldim! dedi. Padişahın birden rengi soldu. Dili tutuldu:

— İzin ver! Çoluk-çocuğuma varayım! dedi ise de Ölüm 23 - ÖLÜM ve KIYAM Meleği hemen onun canını aldı. Oradan da ayrılıp gitti. Padişah da cansız olarak atından yere yuvarlandı. Ölüm Meleği oradan bir mü’minin evine geldi. Ona:

— Sana söyleyecek gizli bir sözüm var! dedi'. O kişi:

— Söyle, nedir? diye sordu. * Ölüm Meleği:

— Ey kişi! Ölüm Meleği dedikleri Melek işte benim! dedi. O da:

— Merhabaaa! Geç geldin. Seni bekliyordum zaten! Şimdiye kadar hiç gazi bir kimse benim yanıma gelmiş değildi. İşte, buyur, al canımı! dedi. Ölüm Meleği:

— Biraz otur. Ne hacetin varsa onu gör. Ne işin varsa onu da yap! dedi. Mümin kişi:

— Benim Allahım’a varmaktan başka önemli işim yoktur! dedi.  Ölüm Meleği de:

— Öyleyse ne halde dilersen canını o şekilde alayım! dedi. Mü’min kişi de:

— Sabret ki, abdest alıp namaz kılayım! Ben secde halinde iken sen de canımı al! dedi. 25 ÖLÜM ve KIYAMET Ölüm Meleği de onun dediği şekilde ruhunu kabzetti.” A’meş buyurdu ki:

— Ölüm Meleği, Hazret-i Süleyman’ın yanına girmişti. Süleyman’ın nedimelerinden birisine keskin keskin baktı. Ölüm Meleği dışarı çıkınca o nedime:

— Ey Süleyman! O bana keskin bakışlarla bakan kimdi? diye sordu. Hazret-i Süleyman:

— O, Ölüm Meleğiydi! dedi. Nedime:

— Yoksa benim canımı almak mı diliyordu? Ne olur, rüzgâra ferman buyur, beni Hindistan’a götürsün! diye ricada bulundu. Eğer bir daha o buraya gelirse beni görmesin, bulamasın, dedi. Süleyman’ın fermanı ile yel o kişiyi Hindistan’a götürdü. Ölüm Meleği tekrar Süleyman aleyhisselâm’m yanına gelince:

— Ey Melekül-Mevt! Benim o nedimeme dik bakışlarla bakmıştın. Neden ötürü öyle baktın? diye sordu. Melek de:

— Bana Hisdistan’a gidip onun canını almam emir duyurulmuştu. Varayım onun canını alayım! dedim. Sana uğramıştım. Onu burada gördüm! Onun bir anda nasıl Hindistan’da bulunabileceğine şaştım, kaldım. Vaktâ ki, Hindistan’a vardım. Onu orada gördüm. Canını aldım, dedi. Bu hikâyelerden maksadımız, Ölüm Meleği görmemenin çaresi olmadığını bildirmektedir. İkinci Belâ: Kirâmen Kâtibeyn’i görmektir ki, onları ölen kişinin üstüne müekkel koymuşlardır. Onu gözetlerler. Haberde gelmiştir ki, bu iki melek ölümün son deminde o kişiye görünürler. Eğer Hak Teâlâ’ya itaat etmiş, buyruklarını yerine getirmiş bir kimse ise ona:

— Allahü Teâlâ sana hayırlı karşılıklar, ivazlar versin! Bizim katımızda çok tâat kıldın. Bizi rahat ettirdin! derler. Âsi ise:

— Bizim önümüzde çok günahlar, çok yasaklanmış işler işledin! Bizi hoşnut kılmadın! derler. İşte bu vakit, ölünün gözünü havaya diktiği ve bir daha yummadığı zamandır. i Üçüncü Belâ: Kişi, kendi âhiret mekânının Cennette mi, Cehennemde mi olduğunu görü? ki, eğer Allah’ı, Allah’ın sevdiklerini seven ve onların yolunda giden bir kimse ise Ölüm Meleği ona:

— Ey Hak Teâlâ’nın dostu! Sana müjdeler olsun! Sen cennetliksin! derler. Günahkâr kula da: — Ey Hak Teâlâ’nın düşmanı! Sana Cehennem müjde olsun! derler. Bu halin acısı can almak acısının iki kat» olur. (Bundan Allahü Teâlâ’ya sığınırız.) Bu yolda Resûl (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

— Sizden bir kişi, nereye varacağını bilmeden, hattâ Cennet’teki veya Cehennem’deki yerini görmeden dünyadan dışarı çıkmaz. Bunlar şu hallerdir ki, dünyada görülür, kabirde ve kabirden sonra görüleceklere göre çok küçük ve hafif kalan şeylerdir.

Yorumlar:

Yorum Yazabilirsiniz.

Mail adresiniz gizli kalacaktır. Lütfen bütün alanları doldurun. *


Benzer Bloglar

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK
  • Salih Avcı
  • 11.04.2025
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK
CAN ÇEKİŞMENİN ŞİDDETİ
  • Salih Avcı
  • 15.05.2025
CAN ÇEKİŞMENİN ŞİDDETİ
kabir hayatı
  • Salih Avcı
  • 15.05.2025
kabir hayatı
KABİR AZABİ
  • Salih Avcı
  • 21.05.2025
KABİR AZABİ